Şehrimiz IĞDIR

13.10.2017 3059

 

Tarihi

       Iğdır´ın adı; 24 Oğuz boyundan 21’ncisi sayılan İç-Oğuzlar-Üç-Ok kolunun ve Oğuz Han´ın altı oğlundan biri olan Cengiz Alp´in en büyük oğlu olan "Iğdır Beğ" den gelmektedir. Bu boyun ilk başbuğu Iğdır Beğ´dir. Iğdır´ın kelime olarak manası "iyi, büyük, yiğit başkan, ünlü ve sahip" gibi anlamlara, Yazıcıoğlu ve Resid-Üd-Din´e göre ise "iyi, ulu, bahadır" manalarına gelmektedir.

 
        Iğdır Beğ, dört kardeşin en büyüğüdür. Kabilesi Aras havzası ve Azerbaycan bölgelerine yerleşmiştir. Bunun en büyük delili Yıldırım Beyazıt´ın 1402 yılında yapılan Ankara Savaşında Timur´a yenilmesine sevinen Hıristiyan alemi, tebrik için Timur´a birçok elçi göndermişlerdir. Bu elçilerden biri olan İspanyol Klaviyo´nun anlattığı gibi Iğdır Kalası (Iğdır Korganı) bugün Ağrı Dağı eteklerinde halen harabe halinde bulunmaktadır. Klaviyo, buraya "kayalık üzerinde duran bir kal´a” diyerek, adının da "Iğdır" olduğunu belirtmektedir.
 
TARİHİ YAPISI :

 
        Prehistorik (Tarih Öncesi), çağlardan bu tarafa önemli bir yerleşim merkezi olmuş Iğdır ve çevresindeki yerleşmelerin ne zaman başladığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, yapılan ilmi çalışmaların büyük çoğunluğu Orta Asya´dan geldikleri kabul edilen Hurriler´in bölgenin ilk sakinleri olduklarını göstermektedir.
 
        M.Ö. 5000-4000 yıllarında; bugünkü Azerbaycan, Sürmeli Çukuru ve Doğu Anadolu´da yerleşen Hurrilerden sonra, M.Ö. 3000-2000 yıllarında Mitanniler, Etiler, Asurlular, Kimmerler, Metler, Persler, Sümerliler ve Subailer gibi kavimlerin Orta Asya´dan gelerek Ağrı Dağı yamaçlar, Aras Havzası ve Doğu Anadolu´da ikamet ettikleri sanılmaktadır.,
 
        M.Ö. 1200 tarihlerinde Trakya´dan kalkarak Boğazlar üzerinden Anadolu´ya geçen Trako-Frigler, bölgede hüküm sürdüren Etilerin hakimiyetine son vermişlerdir. Bu sıralarda, Doğu Anadolu´da Hurriler´in soyundan geldiği kabul edilen ve tarihe Urartular olarak geçen küçük bir krallık Asurlulara tabi olarak yaşamakta idi.
 
        Asurluların dahili kavgalarla zayıflamaları güneydeki KASİT kabilesinin idareyi ele geçirmesine sebep olmuştur. Daha sonra çok kuvvetlenen ve Mısır´a kadar ilerleyen Asurlar, bir türlü hakimiyetleri altına alamadıkları Urartuları tanımak zorunda kalmışlardır.
 
        M.Ö. 1100-800 tarihlerinde kraliyet merkezi Van´da bulunan ve bütün Doğu Anadolu´yu idaresi altında tutan Urartu Krallığı, kendisine bağlı küçük beylik ve krallıklar kurmuştur. Bunlardan biri de Sürmeli adıyla bilinen ve halen harabe halinde bulunan "KARAKALE" şehridir.
 
        Iğdır ve Çevresi VII. yüzyıla kadar Urartuların elinde kalmış, bu tarihten sonra M.Ö 665 yıllarında atlı göçebe halinde yaşayan İskit-Saka Türkleri Kafkasları aşarak bölgeye gelmişler ve Urartuların hakimiyetine son vermişlerdir.
 
        Ön Asya ülkelerinde Milli destanlarımızdan sayılan Dede Korkut Oğuznamesi; Sakaların bey ve kumandanlarını anlatmaktadır. Aras, Dicle, Kür ve Çoruh nehirleri kıyılarına yerleşen Sakaların bu mıntıkalardaki eserleri bugüne kadar yaşamaktadır.
 
        M.Ö. 642-226 tarihleri arasında bugünkü İran ve Doğu Anadolu´da hüküm sürdüren Sasaniler, II. Yezdigerd zamanında, o zamanlarda beylik halinde bulunan Kağızman´da Kamsarakanlı, Aras ve Doğubeyazıt´ta Bağratlı, Muş ve Malazgirt bölgelerindeki Oğuzlar´ı hile ile yok etme mücadelesi vermişlerdir.
 
        M.S. 481´de Ağrı dağı yamaçlarında (Arkori-Akuri/Ahura Köyü) yapılan savaşlarda Oğuzlar tarafından ağır bir hezimete uğratılan Sasaniler, bu yenilginin acısıyla 50 yıl kadar Oğuzlar´la savaşmışlardır.
 
        Doğu Anadolu ile yakın alakası bulunan Bizanslılar, Sasanilerle çok savaş yapmışlar, Doğudan Sasaniler´e saldıran Göktürk ve Ak Hunlar´ın da yardımıyla Sasanileri Aras Nehri boylarında ağır bir yenilgiye uğratmışlardır.
 
        M.Ö. 149 yıllarında Bulgar Türkleri olan Arsaklı Türkmen göçebeleri Sakaları yenip Karakale´yi kraliyet merkezi yapmışlardır. 366 yıl Arsaklıların elinde kalan bölge, kısa bir süre Bizanslıların eline geçmişse de Kars´ta kurulan Bargatlı krallığı bölgeyi Bizanslılardan geri alarak M.S. VII. yüzyıla kadar hüküm sürmüşlerdir.
 
        Hurriler´den sonra; Mitanni, Urartu, Met, Pers, Arsaklı, Sasani gibi devletlerin idaresinde kalan bölge, M.S. 638 yılında Hz. Ömer zamanında İslam ordularının, ARARAT eyaleti üzerinden Gökova denilen Doğubeyazıt düzlüğünden geçerek Aras boylarına inmesiyle, Müslüman-Hrıstiyan savaşlarına da sahne olmuştur. Birkaç kez Araplar ile Bizanslılar arasında el değiştiren bölge 1064 yılında Seçuklular (Oğuzlar)´ın hakimiyetine girmiştir. 1074´de Anı ve Kars´ı da Bizanslılardan alan Selçuklular bölgenin kesin hakimi olmuşlardır.
 
        Doğudan bir kasırga gibi önüne ne çıkarsa kasıp kavuran MOĞOL istilası, 1239´da bölgeyi de etkisi altına almıştır. Moğolların zayıflamasından sonra birçok bölgede olduğu gibi bu bölgede de KARAKOYUNLULAR ve AKKOYUNLULAR gibi Türk beyliklerinin idaresini kısa bir süre de olsa görmek mümkündür.
 
        1514 Çaldıran Savaşı ve 1534 Tebriz Seferi ile bölge kesin olarak Osmanlılar´ın eline geçmiş ise de, Osmanlı Devletinin gelişen siyasi olaylar yüzünden zayıflaması Iğdır´ın kaderini de etkilemiştir.
 
        1746-1827 yılları arasında İran idaresinde kalan bölge, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı (93 harbi) sonunda 42 yıl Rus işgaline maruz kalmıştır. 1917 Ekim devriminden (Bolşevik İhtilali) sonra içine düştüğü siyasi bunalımdan kurtulmak isteyen Rusya, diğer devletlerle Brest-Litovks muahedesini imzalamasıyla bölge tekrar Türklere geçmişse de 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesiyle ordu bölgeden çekilince mıntıka Ermeniler´in mezalimine sahne olmuştur.
 
        Brest-Litovks muahedesiyle bir yandan işgal ettiği Osmanlı topraklarından çekilen Rusya, diğer yandan da devamlı olarak kukla gibi kullandıkları Ermenileri bölgede büyük bir Ermenistan devleti kurabilecekleri yönünde cesaretlendirmiştir.
 
        Ermenilerin "taşnak", "sutyan" ve "hıncak" adındaki terör örgütleri bölgede bir Ermenistan devleti kurmak için akla gelmedik işkence ve katliam yaparak bölgedeki Türk nüfusunu yok etmeye başlamışlardır. Bu katliamlardan günümüze bir çok toplu mezar kalmıştır. 1986 yılında Prof.Dr. Enver KONUKÇU başkanlığındaki bir ekip merkez ilçeye bağlı Oba Köyünde bulunan bir toplu mezarı açarak Türk ve dünya kamuoyuna göstermiştir. Daha sonraları Hakmehmet Köyü ile Gedikli Köylerindeki toplu mezarlar da açılmış, yetkililer tarafından tescil edilerek kamuoyuna sunulmuştur.
 
        Oba köyünde olduğu gibi Küllük, Hakmehmet, Hakveyis, Kadıkışlak, Alikamerli gibi köylerde de toplu mezarların olduğu olayların canlı şahitleri tarafından yıllardan beridir anlatılmaktadır.
 
        Nihayet, 14 Kasım 1920 tarihinde 15. Kolordu Komutanı Kazım KARABEKİR komutasındaki kahraman Türk ordusunca, Ermenilerin Aras nehrinin kuzeyine püskürtülmesiyle Iğdır ve çevresi kesin olarak Türkiye´nin mukaddes topraklarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Nitekim, bölgede 14 Kasım tarihleri İlin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü olarak her yıl törenlerle kutlanmaktadır.   TARİHİ KRONOLOJİ           M:Ö 4000-810 Huriler M.Ö. 810-785 Urartular M.Ö. 785-400 Sakalar M.Ö: 400-M.S. 200 Bağımsız Dönem M.S.200-439 Küçük Arsaklı Devleti 439-646 Sasaniler 646-1064 Müslüman Araplar 1064-1239 Kayılar 1239-1256 Çingizler 1256-1355 İlhanlılar 1355-1404 Timur Egemenliğindeki Türkmen Beyleri 1404-1469 Karakoyunlular 1469-1502 Akkoyunlular 1502-1514 Safavi Devleti 1514-1736 Osmanlı İmparatorluğu 1736-1827 İran Devleti (Revan Eyaleti) 1827-1917 Rusya Egemenliği (Sürmali Sancağı) 1917-1920 Ermeni işgali 14.11.1920 Ermeni İşgalinden kurtulması 1934 Iğdır’ın İlçe oluşu 27 Mayıs 1992 Iğdır’ın İl oluşu İlk belediye teşkilatının 1923 yılında kurulduğu Iğdır, 1934’te İlçe merkezi, 3 Haziran 1992 tarih ve 21247 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe
giren 3806 sayılı kanunla da “İl” yapılmıştır. Aynı kanunla Karakoyunlu beldesi de “İlçe” statüsüne kavuşturularak Aralık ve Tuzluca İlçeleriyle birlikte Iğdır İline bağlanmıştır.
 
        Doğu Anadolu Bölgesinin Erzurum-Kars bölümünde yer alan Iğdır İlinin kuzey ve kuzeydoğu sınırını Aras nehri ve bu nehrin yatağı boyunca geçen Ermenistan sınırı teşkil eder. Bölgenin, doğu ve güneydoğusunda Nahcıvan ve İran, güneyinde Ağrı İli, batısında ve kuzeybatısında ise Kars İli yer almaktadır.

Coğrafi Yapısı 

        Yüzölçümü 3.588 Km.yi bulan bölgenin Ermenistan ile hududunu boydan boya Aras Nehri teşkil etmekte olup, hattı 51 km.dir. İl, Dünya coğrafyasında eşine ender rastlanabilecek bir özelliğe sahiptir. Bir yandan yurdumuzun en büyük ve dünyanın sayılı büyük dağlarından biri olan büyük Ağrı Dağı´nın 5165 metre yüksekliğindeki buzullarla kaplı sivri tepeleri ile diğer taraftan yüksek Doğu Anadolu platosunda ortalama rakımı 800-900 metre arasında değişen ve turunçgiller ile zeytin dışında her türlü meyve ve sebzenin bolca yetiştirilebildiği bereketli Sürmeli (Aras) çukurunu bünyesinde iç içe barındırmaktadır. İlin güneyinde yükselen Ağrı Dağı´nın zirvesindeki kar ile ovada yetişen pamuğun rengi soğuk ve sıcağı adeta yan yana  getirmektedir. Bu özellikleri onu, yurt sathında "Doğunun Çukur ovası" olarak tanınmasını sağlamıştır.           Doğu Anadolu gibi yüksek platolar ve dağlık bölgelerin geniş yer kapladığı bir bölgede bulunan İl, gerek iklim, gerekse toprak ve bitki örtüsü gibi tabii çevre özellikleri bakımından oldukça farklı özellikler gösterir. Bölge, Aras Nehri´nin birtakım birleşme boğazları ile birbirlerine bağladığı depresyonlardan (çöküntülerden) birisini oluşturur. Ancak, bu depresyon bölgesi, Aras nehri ve bu nehrin yatağı boyunca geçen Türkiye-Ermenistan sınırı tarafından hemen hemen iki eşit parçaya bölünmüştür. Sınırlarımız dışında kalan Erivan (Revan) ovası ile Iğdır Ovası´nın birlikte oluşturduğu bu depresyon bölgesinin tümüne "Sürmeli çukuru" da denilmektedir. Fakat yörede bu çukurluğun sınırlarımız içerisinde kalan kısmına "Sürmeli Çukuru", Ermenistan sınırları içerisinde kalan bölümüne ise "Sahat çukuru" adı verilmektedir.           Sürmeli Çukuru, Arpaçay´ın Aras´la birleştiği Ergüder mevkiinden başlayıp, Aras nehrinin ülkemiz sınırlarını terk ettiği Türkiye-İran-Nahcıvan sınırlarının birleşme noktasına kadar devam eder. Yükseltisi, batıdan-doğuya ve güneyden-kuzeye doğru azalan bu çukurluğun merkezinde Iğdır şehri kurulmuştur. Aras nehri boyunca doğu-batı doğrultusunda uzanan Iğdır Ovası, Batı Iğdır, Doğu Iğdır ve Dil Ovası’ndan oluşmaktadır. Iğdır Ovası´nın güneydoğuya doğru bir uzantısı durumunda olan Dil Ovası (Dil Ucu), aynı zamanda ülkemizin en doğu uç noktasını (44 48´) oluşturur. Bölgenin güneyinde, kabaca batı-doğu doğrultusunda uzanan Orta Toroslar´ın uzantısı ve Munzur dağlarıyla başlayıp Karasu-Aras dağlarıyla devam eden dağlık kütlenin doğudaki bölümü yer almaktadır. Bu bölüm üzerinde yer alan dağlar sırasıyla batıdan doğuya doğru Durak Dağı(2811) m), Zor Dağı (3.196 m), Pamuk Dağı (2.639 m) (Pamuk Dağı geçidi ile Büyük Ağrı Dağı’ndan ayrılan Pamuk Dağı ve Zor Dağı batısındaki Asma Geçidi ile Durak Dağlarından ayrılmaktadır. Pamuk Dağı ile Zor Dağları arasında Çilli Geçidi bulunur.) Büyük Ağrı Dağı (5.165 m) ve Küçük Ağrı Dağı (3.986 m) dağlarıdır. Türkiye´nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı, İran ile tabii bir sınır teşkil eder. Anadolu ile Asya´dan uzanan sıradağların bir nevi buluşma noktasıdır.  

İKLİMİ VE BİTKİ ÖRTÜSÜ                      

Iğdır Ovası ve çevresinde Akdeniz iklimine yakın karasal iklim hüküm sürmektedir. Iğdır Merkez, Karakoyunlu ve Aralık ilçelerinde kışları serin, yazları sıcak ve kurak geçmektedir. Yağış rejimi düşüktür, Tuzluca ilçesinde ise rakım farkından dolayı il merkezine ve diğer ilçelere göre sıcaklıklar biraz düşüktür. Aras nehri boyunca doğu-batı doğrultusunda uzanan Iğdır Ovası, Batı Iğdır, Doğu Iğdır ve Dil Ovası’ndan oluşmaktadır. Iğdır Ovası´nın güneydoğuya doğru bir uzantısı durumunda olan Dil Ovası (Dil Ucu), aynı zamanda ülkemizin en doğu uç noktasını (44 48´) oluşturur. Bölgenin güneyinde, kabaca batı-doğu doğrultusunda uzanan Orta Toroslar´ın uzantısı ve Munzur dağlarıyla başlayıp Karasu-Aras dağlarıyla devam eden dağlık kütlenin doğudaki bölümü yer almaktadır. Bu bölüm üzerinde yer alan dağlar sırasıyla batıdan doğuya doğru Durak Dağı(2811) m), Zor Dağı (3.196 m), Pamuk Dağı (2.639 m) (Pamuk Dağı geçidi ile Büyük Ağrı Dağı’ndan ayrılan Pamuk Dağı ve Zor Dağı batısındaki Asma Geçidi ile Durak Dağlarından ayrılmaktadır. Pamuk Dağı ile Zor Dağları arasında Çilli Geçidi bulunur.)   Büyük Ağrı Dağı (5.137 m) ve Küçük Ağrı Dağı (3.980 m) dağlarıdır. Türkiye´nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı, İran ile tabii bir sınır teşkil eder. Anadolu ile Asya´dan uzanan sıradağların bir nevi buluşma noktasıdır.

İL TOPOĞRAFYASI           

Iğdır İli’ne bakıldığında bölge iki kısımda ele alınabilir. Birincisi bölgenin yaklaşık %26’sını oluşturan 922 Km2’lik ova alanı, ikincisi ise yaklaşık %74’ünü oluşturan 26178 Km2’lik dağlık alanıdır. Iğdır’ın bulunduğu ovanın güneyinde batı-doğu doğrultusunda uzanan Orta Toroslar’ın uzantısı ve Munzur Dağları ile başlayıp Karasu-Aras Dağları ile devam eden dağlık kesimin doğudaki bölümü yer alır.           İki bölümden oluşan ovalık alanlardan birinci bölümü 832 Km2’lik Iğdır (Sürmeli) Ovası, ikinci bölümü ise 90 Km2’lik Dil Ovası’dır. Ovaların genişliği yaklaşık 20 Km. kadardır. Iğdır Ovası’nı güneyden kuşatan dağlık kütleler, ülkemizin en yüksek dağı olan Büyük Ağrı Dağı ve hemen doğusundaki Küçük Ağrı Dağı’dır.           İlin güneydoğusunda; Büyük Ağrı Volkanik Dağı yükselmektedir. Dağın 5.000.m yükseklikteki kesiminde devamlı kar ve buzullarla kaplı bir "krater düzlüğü" ün bulunduğu kabul edilmektedir. Büyük ve Küçük Ağrı Volkanik dağları arasındaki 2687 m yüksekliğindeki geçide "Serdarbulak Geçidi" denilmektedir.           Ağrı Dağına Oğuzlar, Arkadaki Dağ anlamına gelen "Arkuri", 1290 yılında bölgeden geçen Marko Polo "Arkdağ", Katip Çelebi ünlü eseri Cihannüma´da ve Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde "Kül-i Argı" adıyla bahsetmişlerdir. Batılıların daha çok "Ararat" dedikleri Ağrı Dağı´na Arap Coğrafyacıları "Cebel-el-Haris", İranlılar ise "Küh-i Nuh" adını vermişlerdir. Aslında, iki volkan konisinden oluşan Ağrı Dağı, Serdarbulak geçidi adlı boyun noktası ile Büyük ve Küçük Ağrı  kütlelerinden oluşur.           Ağrı Dağı; Türkiye, Ermenistan, Nahçıvan ve İran devlet  sınırlarının kesişme noktası yakınında yer alır. Zirve yüksekliği 5.137 metredir. Türkiye’nin ve Avrupa’nın en yüksek noktası olan Ağrı Dağı, Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Erzurum-Kars Yaylası kesimini Murat Havzası’ndan ayıran merkezi Karasu-Aras Dağları’nın doğu ucunda yükselen, büyük bir volkan konisidir. Küçük Ağrı Dağı ile birlikte çevre uzunluğu 128 km’dir. 1.188 kilometre karelik bir taban üzerine oturmaktadır. Dağın tepe tarafı üç doruklu olup en yükseği Iğdır’a bakmaktadır.           Büyük Ağrı Dağı’nı etrafı andezit formasyondan oluşmaktadır. Dağın yamaçlarından püskürmüş süngerimsi yapı gösteren bazalt akıntıları kuzeybatı ve güneydoğu yamaçlarını kaplamıştır. Büyük Ağrı dağı zirvesinin 5 km kadar kuzey batısında bulunan Küp gölü Dağı, bazal kütlelerden oluşmuştur. Bu kütlenin yüksekliği 3.300 metreyi aşmaktadır. Güney doğusunda Biçare Dağı (3.095 m) çevresinde koniler halinde tepeler yer almaktadır. Burada ağzı batıya doğru açık, 400 metre çapında bir krater bulunmaktadır. Ayrıca Büyük Ağrı volkanik kütlesinin doğu kesiminde bulunan üç parazit konilerden biri olan Çataltepe (4.500 metre)’ den çıkan lavlar, Aras Nehri’ne kadar yayılmıştır.

 Küçük ve Büyük Ağrı, beş ana volkan devresi göstermişti. İlk aşamada piroklastik lavlar püskürterek faaliyete geçmiştir. İkinci aşamada;  andezit, trakit-andezit, trakit ve ponza püskürtmüştür. Üçüncü aşamada ise; bazaltik kökenli lav ve tüfler çıkarmaya başlamıştır. Dördüncü aşamada ise; merkezsel püskürtmeler sonucu andezit lavlar çıkaran Büyük Ağrı Dağı, bugünkü görünümüne ulaşmıştır.           Bölgede zaman zaman volkanik veya teknik kökenli deprem olayları gözlenmektedir. Ağrı Dağı; jeolojik ve jeomorfolojik bakımdan genç, sönmüş bir yanardağdır. 1840 yılında bir deprem sonucunda Büyük Ağrı Dağı’nın kuzey yamacında kaya ve buzul blokları kopmuştur. Bazı araştırmalar göre de; sıcak su patlaması sonucu büyük bir heyelan vadisi (Cehennem Deresi) oluşmuştur. Bu heyelan Ahura (şimdiki Yenidoğan Köyü) ile Yakup Peygamber Manastırı’nı tamamen ortadan kaldırmıştır. Ahura Köyü yerine kurulan Yenidoğan Köyü (1700 m)’den başlayarak dağın zirvesine kadar uzanan bu derin vadinin içinde 6-7 kilometre uzunluğunda ve üzeri toprak-taşla kaplı buzul dili bulunmaktadır. Söz konusu çöküntünün güney yamacında ve yaklaşık 2.800-3.000 metre yükseklikte “Yakup Peygamber Çeşmesi” adında pınar bulunmaktadır. Buzul çığları düşmesi ve çok dik olması nedenleri ile bu çöküntü vadisini izleyerek dağa çıkmak mümkün değildir.  Büyük Ağrı’nın eteklerinde yöre halkının “İnek Vadisi” dediği yerde doğal barınak işlevi gören mağaralar bulunur.           Ağrı Dağı’nda 4.000 metre yüksekte, yaz-kış erimeden kalan karlar başlar. Dağın doruğundan aşağı 1000 metrelik bölümü sürekli karlarla kaplıdır. Doruk kesiminde de “buzul takkesi” bulunmaktadır. Bu kesimde 11 adet asılı buzul belirlenmiştir. Buzul dillerinin uzunluğu 500 metre ile 1.5 kilometre arasında değişmektedir. Bunlardan yaklaşık 3.500 metreye inen Cehennem Deresindeki  buzul dili en uzun olanıdır. Buzulların kalınlığı yaklaşık 50 metreyi bulur. Büyük Ağrı’nın takke buzulu 12 km2’lik  yüz ölçümüyle Türkiye’nin en büyük buzulunu oluşturur. Dağın doğu yönündeki Buzhane mevkiinde takke buzulundan sık olarak çığlar kopmaktadır. Aralık İlçesi’ne bakan doğu zirvesinden Mıhtepe’ye doğru açılan yamaçta kükürt sızıntısı bulunduğundan karlar sararmıştır.           Büyük Ağrı’nın güneydoğu tarafında yükselen Küçük Ağrı dağı, Büyük Ağrı’nın aksine daha dik ve tam bir koni biçimindedir. Ağrı’nın 4.500 metresinin üzerinde sis, kar yağışı ve şiddetli rüzgar görülür. Bu bölgede yazın havanın en bozuk olduğu zaman, Temmuz sonu-Ağustos başıdır. Yörede dönem “Kuyruk Fırtınası” olarak adlandırılır.  Dağın yamaçlarında ağaçsı bitki örtüsü seyrektir. Bazı kesimlerinde huş ve ardıç ağaççıkları bulunurken, 1.500-3.500 metre arası otlaklarla kaplıdır.                      İlin batısında, Aras nehrine kabaca güney-kuzey istikametinde uzanan ve Iğdır ile Kars İl sınırlarını da oluşturan "Gaziler Deresi" bulunmaktadır. İlin, kuzey sınırını oluşturan ve önemli akarsularından olan Aras nehri, kaynağını Bingöl Dağlarından alarak Tekman, Pasinler, Horasan ve Kağızman çöküntülerinden geçtikten sonra Iğdır Ovasına girmekte ve Dilucu mevkiinde ülkemizi terk ederek Azerbaycan´dan Hazar Denizi´ne dökülmektedir.           Dışa çıkış akışlı bir havza olan Iğdır Ovası’nın Aras Nehri’nden sonra diğer su üstü kaynakları; Orta Karasu, Aşağı Karasu, Yakup Deresi, Karaçomak Deresi, Güngörmez Deresi ve Gaziler Çayı’dır. Orta Karasu, pınarlarla beslendiğinden taşmamakta, Ağrı Dağı’ndaki karların erimesi sonucu, genellikle Mart-Haziran ayları arasında su seviyesinde yükselme görülmektedir.  Aras nehri boyunca kabaca doğu-batı istikametinde uzanan Iğdır Ovasının Dilucu denilen yere kadar olan uzunluğu 100 km.ye yaklaşır. En geniş yeri 19 km olan ova, vaktiyle Ağrı Dağı´nın püskürttüğü lavların kuzeye doğru yayılmasıyla Taşburun beldesinde 6 km.ye kadar daralmıştır. Taşburun´dan itibaren ova
genişleyerek Adetli köyünde 15 km.ye yaklaşırken, doğu yönünde devamlı daralarak  Dilucu´na kadar devam eder.           İl’de bulunan Küp Gölü, Ağrı dağı’nda doruğun güneyinde yer alan bir krater su birikintisi olup, zemin yapısının volkanik ve  geçirgen olması ayrıca su beslemesinin mevsimsel olarak karların erimesine bağlı olması nedenleri ile senenin belli kesimlerinde kuruyan ufak bir göldür. Günümüzde yaya veya güçlü arazi araçları dışında ulaşımı bulunmamaktadır. İlin büyük göllerinden biri olan Balıklı Göl, denizden yüksekliği 2241 metre dir. Iğdır Merkezinin güney doğusunda, Tuzluca Sinek Yaylasında alabalığı ile meşhur bir lav-seti gölüdür. Derinliği bazı kesimlerde 100 metreyi aşan gölün alanı yaklaşık 34 km ‘dir. Soğuk su kaynaklarının göl civarında olması gölü bu açıdan önemli kılmaktadır. Sazan ve kırmızı pullu alabalığın bulunduğu gölün ortasında kayıklarla gidilebilen küçük bir ada bulunmaktadır. Gölün kuzey kısmı  dağlık, güney kısmı ise düzlüklerle çevrilidir.           Ovanın, Taşburun beldesi ile Koçkıran köyleri arasında çekilecek bir hattın batısında kalan bölümüne "Batı Iğdır Ovası", adı geçen yerler ile Türkiye-İran sınırı arasında kalan bölümüne "Doğu Iğdır Ovası", Aras nehri ile Aşağı Karasu Çayı arasında ve Ateştepe´nin doğusunda kalan bölümüne ise "Dil Ovası" denilmektedir. 832 km2 Iğdır Ovası ve 90 km2 Dil Ovası olmak üzere toplam yüzölçümü 922 km2 olan ovanın; bağıl yükseklikleri 60 metreyi geçmeyen Kireçtepe ve Ateştepe gibi yükseltileri  hariç tutulursa tamamen düz ve engebesiz olduğu söylenebilir.           Ovanın genel eğiminin az oluşu ve taban suyu yükselmesi gibi nedenlerle bazı yörelerinde bataklık alanlar meydana gelmiş ise de, 1969 yılına kadar DSİ tarafından yürütülen drenaj çalışmaları sonucu, bu bataklıklar önemli ölçüde kurutulmuştur. Yatak derinliğinin çok az oluşu nedeniyle özellikle Nisan ve Mayıs aylarında taşkınlara sebep olan Aras Nehri boyunca 1970 yılından itibaren DSİ tarafından setler inşa edilmiştir.

Ekonomisi

TARIM VE HAYVANCILIK                  

İlin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. İlimizde sulanabilir tarım arazisi 97.041 hektardır. Sulanan arazi 81.719 hektardır. Orman alanı 8.241  hektar, çayır-mera 146.571 hektar, kullanılmayan ve yerleşim alanı 91.471 hektar, tarım alanı ise 118.525 hektardır. İlimizde Çiftçi Kayıt Sisteminde kayıtlı çiftçi sayısı 5.864 kişi kayıtlıdır.  

SANAYİ DURUMU           

İlimiz şehirleşme oranı, yıllık nüfus artış hızı, kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla ve sanayi iş kolunda çalışanların toplam istihdama oranı bakımından Türkiye ortalamalarının altındadır. Tarım kolunda çalışanların toplam istihdama oranı ise Türkiye ortalamasının üstündedir.           

İlimizde sanayi faaliyetleri henüz gelişmemiş olup, sanayi tesisleri genel olarak tarımsal üretimden sağlanan hammadde kaynaklarına dayanarak kurulmuştur. Mevcut sanayi tesisleri, tarımsal hammadde kaynaklarının değerlendirilmesine ve bazı küçük el sanatlarına yöneliktir. Bunlar arasında tekstil fabrikası, un fabrikaları, çırçır atölyeleri, meyve püresi ve konsantresi, soğuk lastik kaplama, tuğla fabrikası, keçe atölyeleri ve un değirmenleri sayılabilir.           

Sınır ticareti hayatının çok geliştiği ilimizde Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti üzerinden büyük bir ticaret bağlantısı vardır. Ülkemizin Türk Cumhuriyetleri ile bağlantı kapısı olan Dilucu Gümrük Kapısından her türlü ticaret eşyası ihraç edilmektedir. Bunun karşılığında genelde hammadde ithal edilmektedir.           

Iğdır ovasında yetiştirilen bitkilerin birinci sırasında endüstri bitkileri gelmektedir. Endüstri bitkileri arasında özellikle şeker pancarı, pamuk, ayçiçeği başta gelir. Ovada, tarımı en eski ve ortaçağ’a kadar giden diğer bir sanayi bitkisi de pamuktur. Şeker pancarı ve ayçiçeği tarımının geliştirilmesi ile ekim alanı az olan pamuk günümüzde daha çok ovanın doğu bölümünde yapılmaktadır.  Son zamanlarda ise hiç üretilmemektedir. Meyveciliğin geniş alanlarda yapıldığı Iğdır’ da özellikle ova kesiminde bağcılık ve diğer  meyve ağaçları geniş alanlar kapsamaktadır. Ovada sebze tarımı da diğer tarım ürünleri kadar geniş yer tutmaktadır.           

Iğdır ilinde hayvancılık, tarımdan sonra gelen en önemli ekonomik faaliyettir.  Hayvancılığın bu kadar önemli yere sahip olmasında doğa ve çevre şartlarının etkisi çok büyüktür.  Iğdır  ovası ve çevresinde yeryüzü şekilleri iklime bağlı olarak geniş otlak ve çayırlık alanlar şeklindedir. Bu modern ahırlarda besin değeri yüksek olan fabrika yemleri kullanılmasına ve verimi yüksek iyi cins hayvan yetiştiriciliğinin gelişmesine engel olmaktadır. Küçükbaş, büyükbaş, arıcılık ve kümes hayvancılığı yapılmaktadır.          

Iğdır İli mevcut bölge coğrafyası içerisinde olağan sayılamayacak iklimi, verimli toprakları, tarım ve hayvancılığa dayalı üretim yapısı ile halen yerli ve yabancı müteşebbisler açısından bir çekim merkezi olma özelliği taşımaktadır.  

MADENCİLİK           

Iğdır İli, yer altı kaynakları bakımından zengin bir yapıya sahip değildir. Tuzluca İlçemizde zengin krom yatakları bulunmaktadır. Tuzluca İlçesinde bulunan kaya tuzu yanında Aralık İlçesi ve Suveren Köyü dolaylarında pomza madeni mevcuttur. Tuzluca İlçesinde bulunan tuz yataklarının rezervi yaklaşık 800 milyon ton civarında olup, % 98 NaCl ihtiva etmektedir.  İlimiz  Tuzluca İlçesinde bulunan  Tekel’e ait    Tuzluca Tuz İşletmesi  özelleştirilmiş olup,  söz konusu tuz  işletmesi halen Sürkit Gıda ve Uluslararası Nakliyat A.Ş. tarafından işletilmektedir. İlimizdeki Pomza rezervi 40 milyon ton’dur.           Ayrıca İlimiz sınırları içerisinde 5177 Sayılı Maden Kanununa göre alınmış 7 adet Arama Ruhsatlı, 2 adet işletme Ruhsatlı  2 adette ön arama ruhsatlı  olmak üzere  toplam 11 adet  şahıs ve firma bulunmaktadır.  

ŞİRKET VE KOOPERATİF SAYISI           

İlimizde Anonim Şirket sayısı 98 adet, Limitet Şirket Sayısı 756 adet, Kolektif Şirket Sayısı 1, kooperatif sayısı 59 adet olmak üzere Toplam 914 adet şirket mevcuttur.


ESNAF VE SANATKAR SAYISI           

İlimizde Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğine Bağlı 2 adet Şoförler ve Otomobilciler Odası, 4 adet Esnaf ve Sanatkar Odası ve 1 adet de Bakkallar ve Bayiiler Odası olmak üzere 7 adet oda mevcuttur.
Iğdır Esnaf ve Sanatkarlar Siciline toplam 12.407 esnaf ve sanatkar kayıtlı bulunmaktadır.   Ticaret ve Sanayi Odasına 994 gerçek kişi, 914 tüzel kişi olmak üzere 1.908 kişi kayıtlıdır.  

ORGANİZE SANAYİ           

Organize sanayi bölgesinde inşaat, gıda, yem ve metal sektöründe 15 adet fabrika faaliyete geçmiştir. 6 adet fabrika inşaat halinde, 1 adet fabrika ise proje aşamasındadır.Iğdır-Kars devlet yolu üzerinde, şehir merkezine 28 km, havalananına ise 16 km mesafede yer alan, 200 hektar ve 105 parselden oluşan OSB’nin 67 hektar ve 22 parselden oluşan birinci etabının doğalgaz dışındaki altyapısı tamamlanarak yatırımcılara tahsis edilmiştir. Yoğun talep üzerine 2.Etap 133 hektar 83 parsellik kısım 22.08.2013 tarihinde Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından ihalesi yapılarak alt yapı çalışması başlanmıştır. 2015 yılında tamamlanması planlanmıştır. 2.Etap Toplam Maliyeti : 6.712.850 TL.Kars-Iğdır-Aralık-Dilucu Demiryolu hattı projesi kapsamında OSB yükleme ve boşaltma istasyonu yapılacaktır.
          1.Etap OSB toplam maliyeti 7.692.000 TL. Bugüne kadar harcanan 6.772.988 TL.

Nüfusu

İLÇELER ŞEHİR NÜFUSU  BELDE / KÖY NÜFUSU TOPLAM
MERKEZ 86.567 45.543 131.110
ARALIK 6.497 15.346 21.843
KARAKOYUNLU 2.626 11.303 13.929
TUZLUCA 9.586 14.588 24.174
TOPLAM 105.276 86.780 192.056

            2013 yılında il nüfusu 190.424. 2014 yılında 1.632 kişi artarak 192.056 olmuştur.  Nüfusun % 54,8’ i şehir merkezinde % 45,2’ si  ise kırsal kesimde yaşamaktadır. Yıllık nüfus artış hızı (binde ) %˳8,2 dir. Kilometre kareye düşen nüfus yoğunluğu ise 54 kişidir. Net göç hızı ise binde -10,6’ dır.
        2014 Yılı ikinci altı aylık dönemde; 2.459 doğum, 351 ölüm, 922 evlenme, 112 boşanma, 55 Kayıt düzeltme, 752 diğer olaylar, 4.622 adres beyanı, 5.979 erkek nüfus cüzdanı, 4.241 kadın nüfus cüzdanı, 18 aile cüzdanı iş ve işlemleri yapılmıştır. 5 kişi evlenerek Türk vatandaşlığına geçmiştir. 24 kişi ise vatandaşlık beklemektedir. 2 adet saklı nüfus işlemi tamamlanmıştır.

Kültür ve Turizm

          Sahip olduğu kültürel mirası, tarihi, gelenek-görenek zenginliği ve sıcak kanlı insanları ile kendine özgün doğasını koruyarak günümüze gelebilmiş nadide illerimizden biri olan Iğdır, aynı zamanda bulunduğu coğrafya itibariyle de ülke tarihinin sembol ili olma özelliğini korumaktadır.           Sadece tarihi değil, bereketli toprakları ve eşsiz doğasıyla günümüz dünyasında organik tarım alanlarına elverişli olan ve Doğu Anadolu’nun Çukur ovası olarak da bilinen Iğdır ili, sahip olduğu zengin turizm potansiyeli ile de şüphesiz Türk turizminin gelişip çeşitlenmesinde önemli bir rol üstlenecektir.           Bir yandan; Bingöl dağlarından kaynağını alıp ilimize hayat vererek geçtikten sonra sınırlarımızı aşıp Hazar Denizine dökülen Aras nehri; öte yandan Türkiye’nin  ve Avrupa’nın en büyük dağı olan, hem mitolojik kimliği ile hem de doğal güzelliği ile, ülke turizminde önemli bir merkez olmayı hedefleyen Ağrı Dağı 2004 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Milli Park olarak ilan edilmiştir.           Yayla turizmi, Kuş gözlemciliği faaliyetleri, Bitki inceleme, çim kayağı, yamaç paraşütü, dağ bisikleti ve atlı sporlar gibi sportif faaliyetlerin gözde merkezi olan Iğdır; ayrıca Tuzluca ilçemizdeki tuz mağaraları ve sayısız tuz kayalarının oluşturduğu galerilerin görsel şölenine ev sahipliği yapmaktadır.           6000 yıllık tarihi olan İlimiz Kültür ve Turizm acısından zengin olup, ilimizde bir çok tarihi eser vardır.  Merkez’de 27, Karakoyunlu’ da 4, Aralık’ ta 7 ve Tuzluca’da 27 adet olmak üzere toplam 65 adet tescilli kültür varlığı bulunmaktadır. Bu kültür varlıklarımız genelde kale, mezarlık, ev, kilise, kervansaray, anıt ve eski yerleşim alanlarından oluşmaktadır. İlimizde Korhan Yaylası, Karakoyunlu eski yerleşim yeri, Asma köy eski yerleşim yeri ve Kültepe Höyüğü olmak üzere 4 adet sit alanı bulunmaktadır.  

İLİMİZDE BULUNAN TURİZM İŞLETME VE TURİZM YATIRIMI BELGELİ TESİSLER           

İlimizde 2 adet 3 yıldızlı , 3 adet 2 yıldızlı ve 1 adet de 1 yıldızlı olmak üzere toplam 6 adet konaklama tesisi bulunmaktadır.           Bu tesislerin toplam yatak kapasitesi 573 kişidir. Bu tesislerin yeme içme kapasitesi 730 kişidir. Ayrıca Bakanlığımızdan turizm yatırımı belgeli olup henüz işletmeye açılmamış 2 adet 3 yıldızlı konaklama tesisi bulunmaktadır. Bu tesislerin yatak kapasiteleri 270 kişidir. Yeme içme kapasitesi de 250 kişidir. Bu tesislerin de işletmeye açıldığı göz önüne alındığında İlimizde konaklama tesislerinin yatak kapasitesi  843 kişi, yeme içme kapasitesi ise 980 kişiye ulaşacaktır.           İlimize 1. sırada Azerbaycan uyruklu 2. sırada İran uyruklu turistlerin geldiği tespit edilmiştir. 
 

Kaynak: Iğdır Valiliği